Pazar, Aralık 04, 2011

Sıradan Bir Cumartesi

03.12.2011 / 23.00

Bugün sıradan bir Cumartesi günüydü. Tamam fazladan Kilitbahir' i gidip gezmiş olabiliriz. Ama sonuçta Kilitbahir Çanakkale'nin hemen dibinde / karşısında olduğundan beri, oraya gitmek o kadar da büyük bir sorun değil. Eğlenceliydi, bunu inkar edemem. Ama dün bağıra çağıra Kilitbahir' e gitmek istediğimi anons ettiğimde buna daha çok ilgi olmasını beklerdim. En azından Kaptan Köşküne girdiğimizde dört Ziraat Fakültesinin içinde tek sıradan Bilgisayar Mühendisliği olmak istememiştim. Neyse, günümüze dönelim.

Bugün ablamların 12'de Diferansiyel Denklemler sınavı vardı, ki bu sınav için kendi sınavıma çalıştığımdan daha çok soru çözdüm. Onların sınavı bittikten sonra direk iskeleye indiler bende daha sonra hazırlanıp evi terk etmek suretiyle iskeleye indim. Hatta bugün ilk defa Ç-11K Express' in nasıl saçma bir rota izlediğini öğrenmiş oldum. 15.15 gemisine bindik. En üstte, kaptanın yanına girebilir miyiz, giremez miyiz diye konuşurken en son cesaretini toplayan Emrah ve Lütfü sayesinde Kaptanın yanına girmiş olduk. Kaptan amcamız pek bir iyi amcaydı, bütün sorularımıza sabırla yanıt verdi. Gemiden indikten sonra biraz yürüyüp kale surlarına çıktık, oralarda az biraz dolandık. Müze kartı olmayan 2 kişi olduğundan kalenin içine girmemiş olsak da dış surlarda gezindik. Bol bol Cüneyt Arkın' ı andıktan sonra oradan inip en yakında ki tabya olan Namazgah Tabyasına doğru yürüdük.

Lütfü bir yerde duvarın üstüne çıktıktan sonra bir patikanın olduğunu söyledi, bakalım / bakmayalım ikilemini yaşarken en son bakmakta karar kıldık. Duvara çıkma aşaması çok komikti, aman düştü mü düşecek mi, laaan düşüyor muyum ben durun bırakın tamam düşmüyorum nidaları arasında gerçekleşti. Çanakkale neresinden baksanız müthiş manzaralara sahip bir yer. Bizim çıktığımız yerde şöyle bir şeydi.




Burada bir süre oturduktan sonra yolu takip edip ileride ki deniz fenerine kadar ilerledik.
 Denir feneri dediğime bakmayın, öyle ahım şahım bir şey değildi :P Oradan sonra cephaneliklerin yanından ilerlerken ben hemen asker amcanın yanına koştum. Fotoğrafın arka planı normalde ayrı bir fotoğraf olması gerekirken, tasarruflu arkadaşımız Emrah sayesinde ortaya böyle bir fotoğraf çıktı.


Akşam 18.15 gemisine tekrar bindiğimizde buraya geldiğimiz geminin aynısı olduğunu fark etmemiz birkaç saniyemizi aldı. Tekrar kaptanın yanına gitsek mi gitmesek mi diye düşünürken kendisi bizi davet edince, kendisini kıramadık. Yine bir sürü soru sorduk. Hatta o kadar çok soru sorduk ki, kaptan amcamız telsizden kendisine seslenildiğini duymadı. Merak etmeyin, gemi hala sağlam.

Akşam yemeğini Di Napoli pizzada yedikten sonra bu kadar süre Çanakkale' de olmamıza rağmen ilk defa ablamla saat kulesinin önünde poz verdik. :) Telefonlarla neden fotoğraf çekilmemesinin kanıtı aşağıdadır. Neyse ki saat kulesi görünüyor, evet önemli olan oydu zaten.


Yayında ve yapımda emeği geçenlere sevgiler saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder