Salı, Eylül 27, 2011

Pardus - Nasıl Kurdum?

Merhabalar!

Bu blogu açma nedenimle ilgili ilk gerçek yazımı yazıyorum şu anda. Bilgisayarla ilgili uğraştığım şeyleri burada paylaşmak, yaptığım şeyleri nasıl yaptığımı anlatmak ya da yapamadığım şeyleri anlatıp bir yardım eli aramak için açmaya karar vermiştim blogu. Ve işte buradayız. Neyse neyse... Konuya dönelim.

Yeni sene başladı tüm hızıyla, 2.haftaya geldik. Dersler kendini belli etmeye başlarken Linux sistemlerine yakınlaşmak amacıyla bilgisayarıma tekrardan Pardus kurmaya karar verdim. Geçen sene Windows'umu değiştirdiğim için kaybolan GRUB'la (*) birlikte Pardus 2009.2 yi bilgisayarımdan kaldırmıştım. Bugün ders çıkışı Bilgi İşlem' e Pardus'u yükletmek, en azından DVD kullanmadan nasıl kuracağımı anlamak amacıyla uğradım. İçerde çok gizli bir toplantı yapılıyordu, içeriğini açıklarsam aldığım ölüm tehditleri gerçek olabilir korkusuyla susuyorum :P Bölümümüz 4'lerden Mesutcan' ın anlatımıyla (-ki benim USB evde kaldığından oldukça kısa bir anlatım oldu) yarın tekrar Bilgi İşlem' e gelmek üzere geri döndüm. Eve gittiğimde kendim kurarım diye düşünüyordum ve hadi başlayalım!

İlk olarak bizim okuldaki Bilgi İşlem gençlerinin ürünü olan GNOME'lu(**) Pardus seçeneğini göz önüne aldım. USB'yi biçimlendirmek için Universal USB Installer 1.8.6.2 yi kullandım fakat bir yerden sonra initramfs=shell(noprobe) cinsinden bir hata verdi. Bu sebeple yüklemeyi iptal edip internetten sorunu araştırdım. Genel olarak DVD'ye (bu koşulda USBye) yazımda bir sorun olduğu için çıkan bir hataymış. Sonuç, Deneme 1--> Başarısız!

Deneme 2 olarak UNetbootin ile Pardus 2011.2 Cervus Elaphus iso dosyasını USBye yazdırmaya çalıştım. Bilgisayar açılışta USB Device kısmından boot edince UNetbootin bana Default, pardus, rescue, ... , hardware seçeneklerini sundu. Bu adımda pardus olanını seçip devam ettim. Sonuç initramfs hatası. Deneme 2 --> Başarısız!

Deneme 3' te bir önceki işlemde pardus yerine default olanı seçtim. Sonuç yine aynı oldu. Deneme 3 --> Başarısız!

Şu koşulda önce initramfs hatasını defetme yollarını aramanın vakti gelmiştir. Bu sırada USB'ye Ubuntu 11.04 ü kurmayı deneyeceğim. Bu konuda iso dosyasının hatalı olması ihtimali soruluyor ve MD5 kontrolünün yapılıp yapılmadığı forumlarda ilk verilen yanıtlar arasında.

Ubuntu Denemesi 1 başarılı oldu. Aklımda hiç bunu kurmak yoktu, sanırım o yüzden sorunsuz bir kurulum yaşadım. Universal USB Installer ile Ubuntu 11.04 seçeneğini seçtim ve varolan iso dosyasını yazdırdım USBye. Yeniden başlatıp USBden boot ettim ve "install ubuntu on hard disk" seçeneğini seçerek yoluma devam ettim. Orada bilgisayarımda önceden bölmüş olduğum D ve E sürücülerinden D yi EXT4 uzantılı olarak tekrar biçimlendirdim. Takas alanı bırakmadan (açıkçası pek anlamadım ne olduğunu ama fiziksel bellek yetersiz kalınca diyordu 50 GB ubuntu için çok bile diye düşünüp fazla kurcalama gereği duymadım) kuruluma devam ettim. Daha önce Pardus'ta yaşadığım belki de en büyük sorun olan kablosuz ağa bağlanma sorunu Ubuntu 11.04'te hiç olmadı. Sorunsuz bir internet bağlantım var şu anda. Hatta Ubuntu ile ilgili olan bu bölüm direkt olarak Ubuntu' dan yazılmakta. Kurulumda tek sorun yeniden başlatması gerekirken bilgisayarın donması oldu. Gayet ilkel yöntemlerle bilgisayarı kapatıp yeniden başlattım. Ekrandaki simgeler geç geldi biraz ama masaüstü görünüm açısından oldukça hoşuma gitti. Ekran görüntüsünü aşağıya koydum bile :) Ubuntu' yu kurcalamak üzere bilgisayarımda bırakıp Pardus için tekrar çalışmalara başlıyorum.


Ve şimdi geldik esas noktaya, Pardus! Öncelikle Pardus forumlarına baktım konuyla ilgili. "dd" diye bir program önerilmiş, çalıştırdım olmadı. USB Transfer 2.1 yüklendi ilk denemesi başarısızdı. Daemon Tools ile iso dosyasının içeriğini açıp USBye attım, yemedi. Tekrar USB Transfer 2.1 i denedim ve ta-da! Kurulum biraz yavaştı ya da ben uzun süreden beri bu anı beklediğim için bana uzun geldi ama anladım ki programcı ne diyorsa önce bir okuyacakmışsın. Ben okumadım o sebeple ilk kurulumda ilk yeniden başlatmada Pardus görünmedi, zira GRUB' u sda yerine sdb'ye kurmuşum. Bu durumda sdb USBye denk geliyor. O sebeple tekrar kurdum - uzun yolu severim :P - bu sefer sda bölmesine kurup yoluma devam ettim. Kurulumda en çok gözüme çarpan touchpad kısmının yukarı aşağı yaparken inanılmaz derecede takılmasıydı. En çok o zorladı beni. Neyse kurulumu yaptık parolamızı belirledik, Kaptan ile özelleştirmeleri yaptık ve Pardus 2011.2 miz hazır ve nazır şekilde sistemimizde yerini aldı. Ekran görüntüsü;


Buradan sonra bir Windows'a geçeyim dedim ama ne görelim. Windows için böyle bir şey yok demesin mi?! Yine programcının açıklamasını okumadığım için bu sorunu çözmek 2 saatimi aldı. Okuyup not alıp öyle işe başlayın, benim gibi bodoslamadan dalınca zaman sorun yaşatıyor. Onu da Sistem Ayarları --> Açılış Yöneticisi --> Windows seçeneğini işaretleyerek hallettim. Şu an Windows'ta fink atıyorum. Kalan tek sorun Ubuntu 11.04 ü bir şekilde Pardus GRUB' una eklemek. Olur mu olmaz mı bilmiyorum. Olursa bir sonraki yazının konusu o olacak. Bu yazının hepsini okuyan oldu mu? Teşekkürler şimdiden :)

Yazıdan Notlar

(*) GRUB - ya da Grand Unified Bootloader en kısa tanımıyla bir açılış yöneticisi. "Bir bilgisayarda birden fazla işletim sistemi yüklü olduğunda açılışta devreye girerek sistemler arasında seçim yapmayı sağlar." diye açıklıyor Vikipedi.
(**)GNOME - Bir masaüstü ortamı. Özellikle bildiğime göre Linux'larda çok fazla masaüstü çeşidi var. Her zevke hitap edecek bir çeşidini bulmak mümkün.

Perşembe, Eylül 08, 2011

Başlık Bulmak Zor Zanaat

Merhabalar,

Canım bir şeyler yazmak istiyor, kenarda 500 tıklanma sayısıyla birlikte blogumu rastgele şekillerde Dünya' nın garip taraflarından bulan kişileri görüyorum ve garip bir şekilde keyif dolu aynı zamanda da huzurluyum. Çok uzun bir cümle oldu bu, neyse.

Bu aralar nedensiz bir şekilde Gossip Girl dizisine takmış durumdayım. Durun bir dakika. "Nedensiz" tam olarak doğru bir tanım olmadı. Özellikle şu günlerde serinin üzerinde uyarlandığı kitap serisinin 1-2 kitabına göz attığım düşünülürse. Gerçi kitaplar ile dizinin doğal olarak alakası yok. Uyarlanmış şeyler genelde senaristlerin ve yapımcıların kitapları bir yerlerinden uyarlamasıyla ortaya çıkar. Ama Gossip Girl dizisi bana göre kitaplardan daha güzel ve bu konuda çok fazla örnek olduğunu söyleyemem. Aslında sadece bir örnek daha biliyorum, The Vampire Diaries. Konuya dönmek gerekirse, canım Gossip Girl izlemek istiyor. Özellikle dizinin girişinde "You know you love me, xoxo. Gossip Girl." diyen sese hastayım. Diziyi izleme aşkıyla yanıp tutuşuyorum ama tabi ki, geçenlerde harici diski boşaltmak adına sildiğim dizilerden biri olduğu ve şu anda internetten uzak olduğumdan izleyemiyorum. Hayat nanik yapmayı iyi biliyor, evet.

Bir şeyler daha yazacaktım ama bu zavallı hafızamla ne yazacağımı hatırlamam biraz uzun sürecek. Hava da kararıyor gibi. Kendinize iyi bakın!

Başlık hakkında not: Yazıyı okudum ve en uygun başlık ne olur diye baya kafa patlattım ama içime sinen bir şey bulamadım. Bu daha güzel oldu sanki. Kısıtlı kaynaklarla bu kadar oluyor sanırım :P

Pazartesi, Eylül 05, 2011

Yol Günlükleri - İstikamet Çorum

Merhabalar!

Bu yazıyı siz okurken ben tekrar Lüleburgaz' da olacağım. İnternetsiz hayat zor azizim. Gelecek (geçmiş) bayramınız kutlu olsun :)


27 Ağustos 2011 - 15.32

Bizim ailemiz biraz gariptir, "Şuraya gidelim mi?" denildiğinde genelde en kısa zamanda hazırlanıp yola koyuluruz. Babam dün "Bayramda Çorum'a gidelim mi?" diye sorduğunda da akşama çıkar mıyız diye düşündüm bir an. Neyse ki bugün saat 12' yi biraz geçerken Lüleburgaz' da ki evimizin önünden yola çıktık. Direk Pınarhisar - İstanbul istikametindeki otobana girdik - ki bayram nedeniyle geçişler bedavaydı - ben bu satırları yazarken de İstanbul' u çıktık / çıkmak üzereyiz. İstanbul trafiği yaklaşan bayram + haftasonu sebebiyle çığrından çıkmıştı. İnsanların şeritler arası dolaşmasını hayretler içinde izledim. Herkes aklını peynir ekmekle yemiş resmen. Yol boyu özellikle dikkat ettiğim bir Audi ( A5 olsa gerek) sürekli şerit değiştirmesine rağmen en son yine arkamızdaydı. Neyse neyse. Tuzla' dayız şu an diye düşünüyorum. Artık bir mola zamanı olabilir.

21.27

Yol boyunca kayda değer çok bir şey olmadı, arada bir saçma hareketlerde bulunan şoförlere sövdük falan, her zaman ki gibi işte. Bir benzin istasyonunda kendi arabasıyla aynı başka bir arabaya eşyalar bırakıp sonra onun kendi arabası olmadığını fark eden adama baya güldük. Bolu civarlarına gelirken hava ciddi anlamda soğudu. Ceketi giymemek için kendimi zor tuttum. En son 19.30 gibi isminin Köroğlu olduğunu düşündüğüm bir mola yerinde iftarı yapmak için durduk, durmaz olaydık. Bir kase çorba 4,50tl, bir tabak pilav/makarna 5tl, etli yemekler 12tl gibi uçuk fiyat etiketleri vardı. Tabakların ÖSEM' de kullandıklarımızdan olduğunu söylersem 18 Mart' lı arkadaşlarım ne dediğimi anlayacaktır. Ablamla biz arabaya geldiğimizde, oradaki birinin sorup soruşturmadan arabaları yıkadığını gördük, bizim arabada kurbanlardan biriydi. Orada adamla tartışmaya girmemek çok zordu, ama  bir şekilde başardım kendimi tebrik ediyorum. Oradan çıktık ve şu an Ankara' ya yaklaşıyoruz. Az önce 1580 rakım gördüm, biz rakımı 2 görmeye alışkınız baş ağrısı yaptı bana bu yükseklik. Bakalım saat kaçta Alaca' da olacağız. 

Not: Yolda uyuyamamaktan nefret ediyorum.

28 Ağustos - 23.09

Evet tarihten anlaşılacağı üzere çoktan geldik. Sadece yolun geri kalanında o kadar yorgundum ki saat 11 gibi uyumuştum. Parçalı hallerde yolun kalan kısmında uyudum denilebilir. Elmadağ' ı geçtikten sonra bir yerde çay molası verdik, orada kısmen ayıldığım söylenebilir. Gece 01.30 gibi Alaca' ya girmiştik sonunda. Sahur için uyuyamamak biraz zor oldu ama son 2 gün diye sabrettik. 

Not: Alaca çok soğuk!

Bazı fotoğraflar çekmiştim ama bilgisayara atamadığımdan ekleyemiyorum :(

Yaz Okulu - En önemlisi nasıl bitirdiğindir.

Bitti. O bitmez gibi görünen 7 yaz okulu haftası sonunda bitti. Yaz okuluna gitmem iyi mi oldu kötü mü bilmiyorum. Matematik 2' den CC ile geçtim ,ki çalışsam eğer çok daha iyi bir not alabilirdim, Lineer Cebir ise şu an için belirsizliğini koruyor. Ondan geçmeyi beklemiyorum tabiki, İlhan hocayla çok anlamsız oldu yaz okulu. Durumu kısaca özetlemek gerekirse Lineer Cebir' de 7 tane birinci sınıf öğrencisi bilgisayar mühendisi toplam 115 aldı. Siz anlayın artık halimizi.

Eğer yaz okuluna gitmesem neler kazanacaktım.

- Ehliyet kursuna gitme hakkı
- Tatil boyunca şehirlerarası gezme imkanı
- Dersleri düşünmeden geçen bir yaz

Oldukça güzel göründü gözüme. Ama gittiğim için neler kazandım ona bakalım önce.

- En azından 1 dersi eledim
- 7 güzel hafta boyunca internetim vardı
- Çanakkale' nin Lüleburgaz' a göre kat be kat iyi olması

Artılar eksileri nötrledi sanırım, gitmesem hep aklımda keşke gitseydim düşüncesi olacaktı. Üniversiteli arkadaşlarıma tavsiyem, okul döneminde çalışan biri değilseniz boşuna yaz okuluna gitmeyin. 

Yoldayım, arabanın camları açık olduğundan içerde fırtına var gibi. Çok uykum geldi. Oldu o zamansa. Uyku hali bana pek yaramıyor, saçmalamaya çok açık oluyorum. Sevgiler.