Çarşamba, Haziran 20, 2012

Erasmus Günlükleri (9) - Son Günler

Nasıl oldu anlamadım ama şaka maka 4,5 aylık Erasmus serüvenimin son günlerini yaşamaktayım. Vatana dönüş için gün sayıyoruz ailecek, amacımız ne bilmiyorum ama en son 10 gün kaldığı gerçeğiyle yüzleşmiş bulunuyorum. İçimde biraz özlem olmasına rağmen buradan da şu an için ayrılmak istediğimi söyleyemem. Erasmus' a kış dönemi gelip bahar dönemine de uzatsam inanılmaz güzel olacakmış onu anlamış bulunuyorum sadece.

O kadar Erasmus' a geldiğim halde yazdığım yazı sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek, dövün o zaman beni siz. (Cümleleri devire devire anlaşılamaz hale getirdim, aferin bana.) Neyse dönüş için hazırlık yapmam gerektiğinin bilincindeyim şu sıralar amma bir türlü elim gitmiyor. Öncelikle valizim gelirken tam 20 kiloyken dönüşte o şekilde kalmayacağı ufuktan görünmeye başladı, LOT hava yolları da her fazla kilo için +10 euro istediği için gözüm korkmuş durumda, eşyaların bir kısmını kargoyla mı yollasam düşüncesi içerisindeyim. Ayrıca daha akrabalara kart postal yollamam gerektiği de (bana anlamsız gelse de o yönde bir istek ulaştı tarafıma) acımasız bir gerçek. Lublin' e çok yakın olup ziyaret etmediğim Kazimierz Dolny' de görülmesi gerekenler listemde hala durmakta olup, aynı zamanda Lublin' den aileme hediye olarak ne götürsem onun acı telaşı içindeyim.

Ha tüm bu kısıtlı zaman içinde derslerden notlarımı almam gerektiği bunun içinde projelerimi bitirmem gerektiği (son bir projem kalmış durumda vuhuuuu) bir diğer acımasız hayat gerçeği. Şu an 3 tane dersimden de buranın not sistemine göre 5, ECTS not sistemine göre A, bizim okulun sistemine göre de AA aldığımı gururla belirtmek isterim. Henüz notumu almadığım 4 dersim var gerçi ama hayat bu belki üniversite hayatımın ilk 4.0 ortalamasını burada yaparım belli mi olur.

Burada Erasmus arkadaşlarımın bir kısmı döndü bile, büyük çoğunluğu benden önce dönüş yapacak, ufak bir kısımda Temmuz' un ortalarına doğru veda edecek Polonya' ya. Şimdilik benden bu kadar. Daha ayrıntılı Lublin ya da Polonya yazılarında görüşmek dileğiyle.

Salı, Haziran 05, 2012

Erasmus Günlükleri (8) - Neler Değişti?

Buraya ilk geldiğim zaman yazdığım yazıyı biraz değiştirmek istiyorum Erasmus' u bitirmeye çok yaklaştığım şu zamanlarda. İlk yazımı okumayanlar hemen şuradan okuyabilirler: Erasmus günlükleri (5) - İlk Günler

Şimdi gelelim nelerin değiştiğine.

-Trenler faciaydı demiştim ama daha çok trene bindikçe fark ettim ki olabilecek en kötüsüne denk gelmişim ilk gün. Aralarında oldukça güzel ve konforlu trenler var ama genel olarak eskiler. Ayrıca ilk geldiğimde öğrenci kartım olmadığından yetişkin bileti almıştım. Şu an öğrenci kartım sayesinde %51 indirimli bilet alıyorum ve uzun mesafeler bile inanılmaz ucuz oluyor.

-Polonya' nın ya da Lublin' in havasına ne desem bilemedim. Nisan ayında hava çok sıcak olmasına rağmen Haziran' da hala portakal yiyor olmam, bugün montumu valizimden çıkarmış olmam ve derse giderken çizmelerimi giymiş olmama gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Günlerdir hava kapalı ve yağmurlu. Sıcakları özledim ben. Haftalardır hastayım hava yüzünden.

-Mentorum ile bayadır görüşemiyoruz, kendisinin yüksek lisans tezi yüzünden, gitmeden onu da görsem iyi olur.

-Koordinatörüm ve aynı zamanda Computer Architecture öğretmenim olan Andrzej Smolarz' ın hala çok garip olduğunu düşünüyorum ama yavaş yavaş sevmeye başlamış olabilirim kendisini.

-Buradaki dönere de alıştım, bence gayet güzel ama Türk arkadaşlardan beğenmeyen çok var.

-Burada normal yoğurt bulmanın ustası olduk artık. Natural yazıyorsa o bizimdir arkadaş. İlk aylarda 3,5 zlotye pahalı pahalı aynı zamanda bol bol aldığımız yoğurtları şimdi 1,40 zlotye bulmuş olmanın hüznünü anlatamam.

-Ucuzluktan bahsetmişken burada yerli BİM sayılabilecek Biedronka' yı keşfettik. Çok geç oldu ama hiç keşfetmemişte olabilirdik. Çok ucuza çok kaliteli ürünleri var. Normal markette 100 zloty bayılacağınız alışveriş Biedronka' da çok rahat 50 zlotye çıkar. Yeter bu kadar reklam. Gelecek arkadaşlara ısrarla tavsiye ediyorum ama.

-Her yerde yangın alarmı var yurdun içinde. Geçenlerde mutfağı biraz duman altı yaptığımızda bizim katta anons geçtiler. Biz anlamadığımız için rahattık tabii ama Leh arkadaşlar gelip bizim açamadığımız üst camları falan açınca uyarının bize yapıldığını anladık. :P

-Tuzlu beyaz peynir bulduk! Sonunda. Küçük yağ boyutlarında karton kutu paketleriyle satıldığı için daha önce dikkatimizi çekmemiş pek. Şimdi peynirde tek gerçek o bizim için. Ayrıca şekerli olmayan turşu bulduk, yine bizim turşumuz kadar iyi olmasa da idare ediyor. Ayrıca şekerli turşuyu sevmeye de başladım.

-Lehçe' yi çok iyi öğrendim diyemiyorum ne yazık ki. Ama gün be gün kelime haznem genişliyor. Yine de daha çok öğrenmiş olmayı dilerdim.

-Burada aynı ürün farklı marketler çok farklı fiyat etiketlerinde satılabiliyor, o yüzden iyi bir market araştırması yapmak şart.

Şimdilik benden bu kadar. Unutmazsam burada ki öğrenci festivalleri ve etkinliklerle ilgili de 1-2 yazı yazmayı planlıyorum.