Perşembe, Aralık 13, 2012

GnomeOutreachProgramForWomen - Başvuru Süreci

Merhabalar,

Bir önceki yazımda bir paragrafta kısaca geçtiğim bir konuydu ama hem bir iç hesaplaşma olsun hem insanlara örnek olsun (da benim hatalarımı yapmasınlar) diyerek başvuru sürecim nasıl geçti ondan bahsedeceğim.

Öncelikle bu bahsettiğim program sadece kadınların katılabildiği bir kış stajı, ucunda 5000$ var ve Linux ortamlarında kullanılabilen bir masaüstü ortamı olan Gnome tarafından düzenleniyor. Ama staj sadece Gnome üzerine değil, birçok özgür yazılım projesi hem staja destek oluyor hem kendilerine stajyer alıyorlar. Benim bu programdan haberim gnome-women mail listesine kaydolmamla oldu. (Bu listeye kaydolma sebebimde yazın gerçekleşecek Google Summer of Code için bir ön hazırlıktı :P )

Projeler belliydi, başvuru yapmadan önce projeye mentor ile konuşup anlaşarak bir katkıda bulunmanız gerekiyordu. Bu bir hata kapatma olabilir, bir ekleme yapma olabilir ya da benim gibi en basitinden fikirlerinizle katkıda bulunabiliyordunuz. Ben yayınlanan tüm projeleri inceledikten sonra Mediawiki' nin (Vikipedia değil ama onun üzerinde çalıştığı program / proje) git ile ilgili olan projesini sevdiğimi düşündüm ve projenin mentoruna mail attım. Mentor beni çok bekletmeden yanıt attı sağolsun ve güncellenmesi gereken dosyaları belirleyebilecek bir fikir, diyagram ya da kod parçası sunmamı istedi. Ben bunun tarihleri kontrol ederek yapabileceğimizi söyledim, bir arkadaşımın bak php de böyle olabilir demesiyle php kodunu gösterdim. Bunu yaptıktan sonra ne yaptım biliyor musunuz? Düşünmesi bile kötü ama programa katılmaktan vazgeçtim. Neden sorusu için çok geç artık ama hevesim kırılmıştı diyebiliriz. (vazgeçmeme rağmen irc' de bazen kanallar arası gezinip son durumlara bakıyordum, insanlar projelere katkı yaparken yardırıyor bense sus pus onları izliyordum falan) Sonra başvuru bitimine çok az kala "yaa bi şansımı deniyim ben:)))" tarzında düşüncelere kapılarak tekrardan mentora yanıt attım. Ama öyle bir proje seçmişim ki bazı projeler hiç aday almazken sırf benim iyiymiş ya bu dediğim projeye 5-6 kişi başvurdu. (ki Mediawiki toplamda 20'den fazla aday aldı bunlardan 3 tanesini alacaktı ama en son baktığımda 5-6 kişiyi çeşitli projelere almışlardı)

Aslında ilk başta sadece Mozilla Firefox ile ilgilensem belki benim için daha hayırlı olabilirdi. Her ne kadar Chrome kullansam da geçen yıl "Firefox için eklenti nasıl yazılıyormuş aa böyleymiş" diye bir işe giriştiğimden Firefox bana özgür yazılım projeleri içinde daha yakın ve tanıdık geliyor. Firefox içinde kısa bir denemem oldu. Firefox' un daha önce hiç adını duymadığım bir programı varmış, Army of Awesome. Harikalar Ordusu diyebileceğimiz bu grup Twitter'da (evet yanlış okumuyorsunuz Twitter) #firefox olarak etiketlenmiş tweetleri yanıtlıyor. Bende yanıtlayabileceğim 2 soruyu bu şekilde yanıtlamıştım. Boş zamanlarda yapılabilecek faydalı bir iş gibi duruyor. (Bir çay molasında falan :P ) Şu sıralar Firefox' ta ayrı bir projeye bakıyorum, ayrıntılı incelememin ardından eğer olursa ayrıca bir yazı yazarım onunla ilgili.

Neyse son gece gayet uykulu bir şekilde başvuru sürecinin bitmesine 1-2 saat kala formu doldurup yolladım. Hiç umudum yoktu tabi ve seçilmedim (hiç üzülmedim ama kendime pek kızdım). Fakat 1 gün kala Gnome ile ilgili bir belgelendirme projesi çıkmıştı ortaya. Onun mentoruna staj ya da değil bu işle ilgilenebilirim benim içinde iyi olur hem gibisinden bir mail attım. Kendisi bana yapmam gerekenlerle ilgili bir mail attı. Bende belge okuma, daha iyisi nasıl yazılır gibi işlere giriştim. Daha önce hiç deneyimim olmadığı için çok değişik geldi. Sonradan oldukça rastgele bir şekilde mentorluk yapan kişinin aslında Gnome projesini başlatan kişilerden biri olduğu ortaya çıktı. Ben "nasıl yani, öhöö, yani siz şimdi gnome projesini başlatıp belgelendirme için bir de mentor olmuşsunuz maşallah size, oldu o zaman kaçtım ben" durumuna girecektim az kalsın. Ama sonradan belgelendirme ile ilgili yorumlarımı içeren bir mail attım kendisine.

Benim bu kış stajı ile ilgili en çok "işte burada yanlış düşünüyorsunuz dostum" dediğim yer öğrencilere bizce siz yazın başvurun biz tam zamanlı çalışabilecek kişiler arıyoruz demeleriydi. Pardon ama özgür yazılımla ilgilenmesini istediğiniz kadınlar topraktan yetişmiyor herhalde. Hem çalışan kadınların bizden daha az zamanı olacağı daha kesin. Sonradan aradıklarının mezun olup daha iş hayatına atılmamış insanlar olduğunu gördük, onların yazın başvurun o zaman daha iyi olur önerilerine "inşallah canım yaaa:)))" dedik. Yazın kalabalık bir grup halinde fethedelim oraları diyoruz, pek hoş olur bence.

Cumartesi, Aralık 01, 2012

Fırtınalı Bir Cumartesi Sabahının İtirafları

Bu yazıyı okuyacak olanlara yazar notu: Yazı uzun ve kısmi sevgili günlük tadında oldu. İlginizi çekebilecek konu sıralamasını söyleyeyim ona göre paragrafları atlayabilir ya da yapacak işiniz varsa yazıyı tümüyle atlayıp işinizi yapabilirsiniz. Yazı giriş, kitaplar, müzik, oyun, Gnome projesi ve aptallıklarım, çeviri yapmak, insan ilişkilerim ve uyku sorunları-kapanış gibi cici paragraflara bölündü.

Uzun süredir bir şeyler yazmıyorum, aslında yazmak istiyorum ama yazmaya kalktığımda yazamıyorum. Neyse zaten okuyucularımda dört gözle bir yazı beklemiyor olduğundan burada bir sıkıntı yok. Ama bugün gökgürültüsüyle oldukça karanlık bir sabaha uyandım ve bir şeyler yazasım geldi. Kendime bir sallama çay yaptım, aklıma geçen gün içtiğim elmalı çay geldi. Olsa ne kadar güzel olurdu diye düşündüm. Bir blog vasıtasıyla gördüğüm bir radyoyu açtım, çünkü müzik çalar ile uğraşmak illa en sevdiklerimi tekrar tekrar açmak için içimde hiç istek yoktu. Havanın depresifliğinden midir yoksa benim depresifliğim mi bilemiyorum biraz üzgünüm.

Bu aralar ne yapıyorum ben. Kitap okuyorum bolca. Çanakkale' de "Uluslararası" Kitap Fuarı oldu geçenlerde oradan iki yeni kitap aldıktan sonra aslında ne kadar uzun süredir kendime kitap almadığımı fark ettim. Kütüphanede istediğim kitapları bulamadığım zaman bekliyordum nedense. Neyse bana ders olsun işte. Kitap fuarının ardından DR.com vasıtasıyla onmilyontaksitle (bkz.on milyon kabarcık yuttum) (bkz.taksit var hadi dünyayı satın alalım!) iki yeni kitap daha aldım. Okuldan aldıklarımı falan eklersek üst üste baya yüksek bir yığın oluşturdular. En son bitirdiğim iki kitap ise Chuck Palahniuk' tan Dövüş Kulübü ile Sherlock Holmes kitaplarından Baskerville Laneti oldu. Dövüş Kulübü' nün filmini zaten izlemiş olmak kitapta karşınıza gelebilecek en büyük sürprizi önceden öğrenmek anlamına geliyor ama ben yine de sıkılmadan okudum. Hem kitapta filmde anlayamayacağınız bazı fikirler daha güzel anlatılmış bence, her zaman öyle olur zaten. Baskerville Laneti ise çizgi romandı, boşa geçecek gibi duran bir saatinizde okunabilir. Kitaplar konusuna değinmişken. Elimde Steve Jobs' ın hayatını anlatan kitap var kütüphaneden alınma. Bir şekilde başarılı olmuş insanların hayat hikayelerini okumayı seviyorum. Ama şahsen Steve Jobs biyografisi ya beni çekmedi ya bende bir sorun var bilemiyorum 28 gündür 80 sayfa ilerleyebildim ve 2 gün sonra kitabı iade etmem gerekiyor. (Hani kitap çok olağanüstü şeyler anlatıyor 20 sayfa sonra olaylar kopacak diyorsanız söyleyin ona göre kitabı tekrar almanın bir yolunu düşüneyim.)

Müzik olarak bu aralar en sevdiğim last.fm de keşfettiğim Kodaline - Perfect World. Albümlerinde bulunan All I Want ve Pray' de çok güzel. Perfect World dinlenmeli bence. Ben önerimi yaptım, dinleyip dinlememek / beğenip beğenmemek size kalmış tabi :)


Ben bu aralar oyun oynamaya sardım, bunu söylemiş miydim? Ablama yeni, özellikleri güzel oyunları kaldırabilecek bir bilgisayar alındığından beri eğleniyorum kendi çapımda. Şu sıralar Need for Speed Most Wanted 2 ye takılmış durumdayım. Uzun zamandan beri iyi grafiklerle işim olmamıştı zira elde imkanlar yoktu. Şimdi bu oyunun grafikleri o kadar hoşuma gidiyor ki, araba kontrolleri berbat olsa da oynamayı seviyorum. Araba kontrolleri cidden berbat ama. (Sorun tümüyle bende değil yani, internette bu genel bi söylem :) ) Yarış kazandıkça falan geliştirebiliyorsun arabanın kontrollerini ama o haliyle yarış geçmek zaten zor. Ayrıca oyun dünyasına daha çok girmeyi planlıyorum. Bir de grafik dedim ama grafikleri kötü olsa da eskinin oyunlarına bayıldığımı söylemem gerek. Volfied diye bir oyun var bilen bilir belki. Dün bir saat kadar heyecan fırtınası yaşadım o oyun sayesinde. Oyundaki amaç canavar ve canavarcıkların alanını kısıtlayıp, ekranın yüzde %80 ya da fazlasını onlardan kapatmak olsa bile çok eğlendiriyor.

Bu aralar yaptığım bir diğer şey ise Gnome' un kadınlar için düzenlediği kış stajına katılabilmek. Aranızda Gnome' mu o da ne, yenir mi ki bu diyenler olabilir. Gnome, bir masaüstü ortamı dersem çok aydınlamayacağınızı tahmin ediyorum. Bunu bir ara anlatsam güzel olur sanki. Neyse şöyle diyelim; Gnome insanların özgürce katkıda bulunduğu bir yazılım projesi ve kadınların özgür yazılım / açık kaynak dünyasında daha etkin olabilmeleri için birçok başka özgür yazılım / açık kaynak projeleriyle ortak böyle staj programları yürütüyor son yıllarda. Benim bundan haberim bu sene gnome-women listesine kaydolmam ile birlikte oldu. Dünya genelinde 20 kadın stajyer alınacak ve Ocak-Nisan aralığında üç aylık özgür yazılım projesinde bir mentorla çalışma fırsatı bulacak bu şanslı ve başarılı yirmi arkadaş. Bende o yirminin içine girmeyi planlıyordum. Sonra bir şeyler oldu. Bunu anlatıp anlatmamam gereksiz ama sonuç olarak başvuru süreci içinde ben katılmaktan vazgeçtim. Hevesim kırılmıştı ve yaklaşık 5-6 gün boyunca fikrim katılmamak yönündeydi. Sonrasında deneseydim pişmanlığı geldi üzerime. Son başvuru 3 Aralık' ta yani çok ama çok az bir zaman var. Bir şey olacağını sanmıyorum ama en azından bir projede şansımı deneyeceğim. Ve elbette bir sonraki tur için daha akıllı davranacağım. Çünkü bu yaptığımın koca bir aptallık olduğunu biliyorum.

Bu aralar yaptığım (-ız) bir şey Linux' u anlatan bir kitap çevirmek oldu. (Biz Linux dersi alan çok cici 10-15 kişilik bir grubuz.) Ben kitabın ilk bölümünü aldım. Aslında daha teknik bir yerini almak isterdim ama oraya kimse talip olmayınca yoklama listesinden bölüm 1 bana kaldı. Bu çeviriyi yaparken ilk başlarda çok sıkıntıya düştüm. Çünkü sonradan  insanların okuyacağını bildiğim için cümlelere daha dikkat eder oldum. Her cümle için sonuçta birden fazla çeviri çıkabiliyor acaba hangisini koysam daha iyi olur diye kafa yordum. Ortaya çıkan sonuç ne kadar iyi oldu bilemem ama ilk ciddi çevirimden memnun kaldım diyebilirim. Bilgisayar konusunda Türkçe kaynak bulmak çok zor ve okullarımızdaki İngilizce eğitiminin nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Çeviri işi benim hoşuma gidiyordu zaten ve insanların bundan yararlanabileceğini düşünmek daha da güzel. Şu sıralar kendi ilgimi çeken bir konuyla ilgili bir kitap ya da belge çevirme fikrini düşünüyorum. Yavaş yavaş çeviririm hem kendim öğrenirim hem İngilizce kullanma yeteneğimi geliştiririm hem de İngilizce sıkıntısı çeken arkadaşlara bir yardımım dokunur diye düşünüyorum. (Evet öncelikle kendisini düşünen bencilin tekiyim ben. Tam bunu yazarken gök gayet güzel bir şekilde gürlüyor, ne demek istediğini anlamadım açıkçası. Ya evet çok haklısın ya da hadi len ordan diyor olabilir.)

Başka bir konu ise bu sene insanlarla olan (benim dışımdaki herkes) ilişkilerimin arada bir tepetaklak olması. Ya bu sene bende ciddi bir sıkıntı var ya da her şey bu seneye denk gelip beni kendimden şüpheye düşürmek istiyor. Önce en sevdiğim insanlardan biriyle bir süre konuşmadık. Şöyle bir durum var, eğer bir insan gününüzün büyük bir kısmında bir şekilde sizinle ise bir anda iletişimi kestiğinizde bir boşluğa düşüyorsunuz. Ve başka insanlar bu boşluğu hemen kapatamıyor. Bazen üstü örtülüyor gibi olabilir ama boşluk orada duruyor. Neyseki biz aramızdaki sorunu düzelttik, eskisi gibi değil elbette, ama bir açıdan daha iyi olmuş bile olabilir. Bu aralar yine sorunlarım var sanırım. Ben bir şeyi yapmak istemediğimde bu şeyin bana zorla yaptırılmasından hoşlanmam. Bu isterse evden dışarı çıkmak gibi çok basit bir durum olsun. İstemiyorsam yapmam. Bence bunda bir sorun yok. Bunda sorun varsa lütfen biri bana hatamı açıklasın. Ve aynı şekilde "sen benim dediğimi yapmıyorsun ama ben sen dediğinde yapıyorum" denilmesinden nefret ediyorum çünkü kendimi suçlu hissettiriyor. Evet haklı olabilirsiniz, gerçekten gudubet bir insanımdır belki ben ama o anda o şeyi yapmak istemiyorsanız lütfen söyleyin. Eğer isteyerek yapıyorsanız o şeyi sonradan önüme getirmeyin bunu. Şu an çayımda bitti, sinirlendim yine. (Evet kendi kendime böyle triplere girebiliyorum.)

Sonuçta ben böyleyim bu aralar. Şu an havanın durumu beni çağrıştırıyor birazdan güneş açarsa tam benim gibi olacak. Çok değişken, çok sıradan, çok ben gibi. Gece bir ara gözlerimi açtım, saati bilmiyorum, hemen yanımdaki perdeye elimi uzatıp hafif araladım bir şimşek gökyüzünü aydınlattı uykulu uykulu bir "kıyamet 21 aralık diyorlardı ama" düşüncesi aklımda dolaştı, telefonuma gelen bir mesaja göz ucuyla baktım o zaman "Evet çok haklısın" diye düşündüm telefonu kenara koyup hemencecik tekrar uyudum. Uyku demişken şuna değinmeden yazıyı bitirmek istemiyorum. Bu aralar uyku saatlerim 7-14 saat arasında değişiyor. Doktora gidiyorum nedeni "kansızlık". Allah cezanı vermesin, emi. Ölümcül bir hastalığın var dese üzülmeyeceğim ama bana kansızlık demeyin artık. Ben ilaç içmekten bıktım. (burada beni tanıyanlardan biri "sus ordan edepsiz sanki çok düzenli içiyorsun ilaçları bi de bik bik bik çemkiriyor burada" diyebilir, gözlerinden öperim zaten onlar her seferinde aynı şeyi demekten bıkmadı.) Yeterince çemkirdiysem şimdilik benden bu kadar. Kalkıp bir çay daha yapayım kendime bari. Hava çok yağışlı, Çanakkale yine sele kapılmasa bari. (Kıyametin bu aralar kopmayacağına eminiz değil mi gençler? Gökyüzü aynı fikri paylaşmıyor gibi görünüyor da.)