Cuma, Temmuz 22, 2011

Yaz Okulu - Nasıl başladığın önemlidir.

Uzun zamandır aklımda olan blog yazma işini nedense sürekli ileri bir tarihe öteliyorum. Daha ilk hafta yazmayı planladığım yaz okulu blogunuda (şu anda okuduğunuz blog yazısı olur kendisi) ancak okulda 3.haftanın geride kalmasıyla yazmaya başladım. Üşengeçlik sorunumun zirve yaptığı şu sıcak yaz günlerinde okula nasıl devamlı gittiğime şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Her derse girişte "Acaba?" sorusu aklımı kurcalarken "Girmezsen geçemezsin." telkinlerimle kendimi derste buluyorum.

Aslına bakarsanız Matematik 2 dersinde eğlenmeye başladığımı söyleyebilirim. Soruları çözmeyi denemek bile mutluluk vermeye başlamışken doğru çözülmüş bir sorunun verebileceği mutluluğu siz düşünün. Matematik 2'de durum böyle olsada Lineer Cebir dersi belki de geçen dönem hiç ders kaçırmadığım için aynı dersi dinlediğimden pek ilgimi çekmiyor. Aynı slaytlardan işlenen ders, hatta İlhan hoca abartıp bahar dönemi derslerde verdikleri aynı örnekleri veriyor, bende eksiksiz olan notlarla birlikte çekilmez hale geliyor. 2 Ağustos olan vize tarihine kadar çalışmam gerek yoksa yaz okulunun hiçbir anlamı kalmayacak.

Bu sıralar buralarda havalar inanılmaz sıcak, özellikle FEF'in klimasız sınıflarında -hava atıyorum dikkat :P - sıcaktan hala buharlaşmamış olmamıza şaşırıyorum.

Yaz okulunun diğer bir yönü ise derslerin sabahın köründe başlıyor olması. 8.15'te ders mi olur yahu, hemde arka arkaya aynı ders 4-5 saat. Zaten Lineer Cebir ile Matematik 2 pazartesi günü çakışıyor. İkiside 8.15 Lineer Cebir 5 saat, Matematik 4 saat; Matematikçi %50'ye kadar devamsızlığa izin verdi sevgili İlhan hocamız derslere gelmezseniz bırakırım diyor büyük bir sağduyu örneğiyle. El mahkum Lineer'e giriyorum ama Matematik dersine girsem daha çok faydalı olacağı kesin. Zaten düğün için giden 1 haftada çok konu kaçırdığımı farketmiş bulunmaktayım. Bütün notları tekrarlayıp örnek çözmem lazım ve bunların hepsi 11 Ağustos'a kadar olmalı. Tabi aynı anda Lineer Cebir'e de çalışmaya başlayıp, elimdeki romanları okuyup, uzun süredir bakmadığım C'ye bakıp zamanı gelmişken Python' u da tekrar hatırlamam gerekmekte. Öldürün beni.

Zaten son 2 gündür zayıf irademle uğraşmaktayım. Erken uyanmayı gerçekleştiriyorum rahat bir şekilde ama bir türlü geri uyumamayı başaramıyorum. Son 2 gündür kendimi koşullandırarak 5 civarı uyandım geri uyudum telefonumun alarmıyla 6.30da uyandım takrar yattım ve telefonumun alarmıyla 7.30da uyandım. Nasıl saçma işler yapıyorum anlayın yani.

Şu anda hafif rüzgar esen balkonda mini mini ve sevimli bilgisayarımdan yayın yapıyorum sizlere, artık kaç kişiyseniz bilemiyorum o kısmını. Elimde bir bardak şarap var uzattım ayaklarımı bunları yazıyorum. Şaka şaka vişne suyu içiyorum :P Zaten şaraptan ve kokusundan hoşlanamadım bir türlü. "Düğün" adlı blogu yazmaya başlayacağım birazdan, en azından öyle umuyorum. Esen kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder