Çarşamba, Mayıs 25, 2011

Can sıkıntısı

Bu aralar aşırı canım sıkılıyor sayın seyirciler. Öyle böyle değil, baya sıkılıyor yani. Önünü alamadım bir türlü. Ders çalışma desen yok, kitap okuma desen allah versin zaten üniversiteye başladım başlayalı edebiyatçının zorla okuttuğu kitaplar dışında kitap okuduğum yok. Battım, dipteyim sondayım hatta depresyondayım! Birinci sınıfın daha farkına varamadan bitmesi mi, finallerin kapıya dayanması mı yoksa notlarımda elle tutulur bir güzellik olmaması mı sorun anlamadım. Hepsi de olabilir tabi neden olmasın yani. Ortaya karışık bir sorun silsilesi muhtemel depresyon sebebim. Ha, sakın yanlış anlamayın dünyanın sorunu bendeymiş izlenimi bırakmak istemem. Benden çok daha süpersonik(az önce Necdet hocayı gördüm ondan yine üzerimde hatırı sayılır bir etki bıraktı :P) sorunları olan insanlar olduğuna eminim. Kendi çökmüş halimi gördükten sonra insanların sorunlara karşı nasıl durduklarını anlamış değilim.

Şu an ziraat fakültesinde kahve falı bakıyor kızlar. Derya'nın falı açılmak bilmedi o yüzden bakmaktan vazgeçtiler. Sanırım ne dilediyse olacakmış. Umarım olur, çok seviyorum ben o kızı ya :D Ablamın falı uzun zorlamalar sonucunda açıldı, boynuzlu at falan çıktı, n'oluyo lan orada?! Sırada Çağrı, Sevim ve Emrah var fal için. Bakalım kısmet bu işler.

Birazdan laboratuara çalışmaya gideceğim. Yapılması gereken 4 tane yapısal ödevi beni bekler. Nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim olmasa da... Ablam zirveyi tırmanıyormuş falda öyle çıkmış. Çağrı bu yorumu nasıl yaptı pek bir fikrim olmasa da ablamın zirve de olması bana iyi etki eder herhalde. Çıksın çıksın tepelere. Neyse anlattım döktüm içimi sanırım. Yakında -umarım- 19 mayıs ve 29 nisan gezilerinin yazdığım ama tamamlamadığım bloglarını yayınlacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder